Teneke Müzesi | Türk Teneke Ambalaj Tarihçesi | Tenekenin temini
15883
page,page-id-15883,page-template-default,ajax_fade,page_not_loaded,,vertical_menu_enabled,paspartu_enabled,paspartu_on_top_fixed,paspartu_on_bottom_fixed,vertical_menu_inside_paspartu,side_area_uncovered_from_content,qode-theme-ver-7.4,wpb-js-composer js-comp-ver-4.5.2,vc_responsive
 

Tenekenin temini

 

Türkiye’de tenekenin temininde hemen her dönemde sorunlar yaşanmıştır. Geçmişe yönelik bir araştırma yapıldığında, teneke tedarikinde yaşanan sorunlar ve bunun sonucu oluşan karaborsaya ilişkin çok sayıda habere rastlamak mümkündür. Ereğli Demir-Çelik Fabrikası’nın yerli üretime başladığı 1965 yılına kadar tenekenin sadece dışarıdan temin edilebilen bir malzeme olması, döviz darboğazları, lojistik problemler ve diğer bazı dış etkenler tenekenin zaman zaman piyasadan çekilmesine yol açmış ve üreticileri sıkıntıya sokmuştur. Bu durumun ilk örneklerinden biri, I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’den teneke temin edilememesi nedeniyle baş gösteren teneke sıkıntısıdır. Bu dönemde İstanbul ve İzmir’deki bazı konserve fabrikaları faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmıştır.

 

1930’lu yıllar, teneke tedariki açısından genellikle büyük sorunların yaşanmadığı yıllardı. Ancak ithalatın sınırlı olması, dışarıdan getirilen tenekenin kontrollü bir şekilde kullanılmasını gerektiriyordu. Sektörde en büyük darboğazı yaratan gelişme ise, 1939 sonbaharında II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesidir. Savaşın ilk etkileri kendini yıl sonuna doğru hissettirmeye başlamıştı. Savaştan önce Türkiye’de yirmi ikinin üzerinde konserve fabrikası vardı. Fabrikalarda balık, sebze konserveleri ve marmelat imal ediliyordu. Bu fabrikaların bir kısmının kendi bünyesinde teneke kutu atölyeleri mevcutken, bir kısmı ise teneke kutularını dışarıdan temin ediyordu. Piyasada yaşanmaya başlayan teneke sıkıntısı, söz konusu tesislerin hepsini etkilemiş ve faaliyetlerini durdurma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştı.¹

 

Bu sıkıntı 1940 kışı ve baharında Amerika, Hollanda ve İtalya’dan temin edilen tenekelerle² bir süreliğine giderildiyse de, 1940 yazında dayanılmaz boyutlara ulaştı. Dönemin Ekonomi Bakanlığı’nın yeni ticaret anlaşmaları üzerinde çalışmasının beklendiği dönemde zor durumda kalan sanayilerin başında konserve sanayisi geliyordu. Sebze, meyve ve balık konservesi imalatçılarının elinde teneke kalmadığı için, tam da mevsiminde bulunan bu sanayi kolları çalışamıyordu. Teneke temin etme imkânı doğan Macaristan’ın mal karşılığında konserve talep etmesi ise, yurtiçi ihtiyacı karşılanmadan ihracat yapılamayacağından çözüm sunmuyordu.³

 

Hükümet, Milli Korunma Kanunu’nun 22’nci maddesi uyarınca, bu sorunu aşabilmek için 1940’ın ilk aylarından itibaren halkın ve ordunun ihtiyacı olan zaruri maddeleri yurtdışından temin etmek üzere kredi, döviz ve akreditif ayrıcalıklarıyla donatılmış ticaret müesseseleri ve birlikler kurulmasına karar verdi. Ticaret Bakanlığı’nın Galata’da Ömerâbid Hanı’nda gösterdiği alanda kurulması planlanan 30 adet “ithalat limited şirketi”nin ilk 6 tanesi demir, kalay ve teneke, bakır, deri, çay ve petrol alanlarında faaliyet gösterecekti.⁴ Demir ve çelik çubuk, boru, adi ve galvanizli sac, kalay, teneke, kurşun, çinko, bakır, vb. ithalatı gerçekleştirmek isteyen tüccar, atölye ve fabrikaların, ithal etmek istedikleri maddeler için uygun limited birliklere girmesi gerekliydi.⁵

 

1 “Bir de Teneke Buhranı Başladı,” Cumhuriyet (14 Aralık 1939).
2 “Limanımıza Gelen Eşya,” Cumhuriyet (14 Şubat 1940); “İki Vapur İtalyan Malı Geldi,” Cumhuriyet (6 Nisan 1940).
3 “Teneke Buhranı,” Cumhuriyet (7 Temmuz 1940).
4 “Limited Şirketler,” Cumhuriyet (12 Ocak 1940).
5 “Ticaret Vekâleti Teşkilâtlandırma Başkontrolörlüğünden,” Cumhuriyet (14 Ocak 1940).

 

Ülke ticaretini bir düzene kavuşturmak, doğru şartlarda ithalat yapabilmek, ithal malları satışa sunabilmek ve döviz sağlamada kolaylık sağlamak amacıyla kurulan ithalat limited şirketlerinin, daha sonra Ticaret Bakanlığı tarafından ithalat birliklerine dönüştürülmesi planlanıyordu. Bu birliklere giren ithalatçı ve sanayiciler, asgari fiyatlar üzerinden ithalat yapacak, devletin koyduğu kâr oranının üzerine çıkamayacak ve gerektiği takdirde malı devletin emrine sunacaklarına dair yazılı bir taahhütte bulunacaklardı. Bütün ithalat ve ihracat tüccarlarının yeni kurulacak birliklere girmesi zorunluydu. Belli bir sermayesi olmayan bu birliklerde, limited şirketlerdeki gibi ortak sayısında da bir sınırlama olmayacaktı. Birlik üyesi olup aidatını ödemeyen tüccarlar, ithalat ve ihracat yapamayacaktı.

 

Fakat kâğıt üzerindeki bu plan arzu edildiği şekilde işletilemediğinden, teneke temininde yaşanan sıkıntı 1940 yılı boyunca günden güne artarak devam etti. Bu dönemde genel olarak madeni eşya sektöründe artan vurgunculuk, en çok tenekede kendini gösteriyordu. Karaborsaya düştüğü için teneke fiyatları anormal derecede artmış; örneğin 5 kiloluk zeytinyağı tenekeleri 45-50 kuruştan satılmaya başlamıştı.² Bunun üzerine Fiyat Murakabe Komisyonu (Fiyat Denetleme Komisyonu), toptan satışlarda kâr marjını %25 ile sınırlandırdı. 1940 Kasım’ında ise, çeşitli nedenlerle gümrük depolarında kalmış olan tenekeler hükümet kararıyla gümrüklerden çekilerek üreticilere dağıtıldı. Fakat bakanlık, teneke kutu üreticilerinden acil olarak bu tenekelerden 18 kiloluk dörtköşe kutu (piyasa tabiriyle gaz tenekesi) yapmalarını istedi. Akaryakıt dolumunda kullanılan bu tenekeler, Anadolu’da yakıt sıkıntısı çeken yerlere sevk edildi.

 

1 “İthalât Tacirlerinden Taahhüdname Alınacak,” Cumhuriyet (10 Şubat 1940).
2 “Manifatura Fiyatları Tespit Olundu,” Cumhuriyet (12 Temmuz 1940).

 

tenekenin-temini

Kullanılmış kutuların satıldığı bir dükkân.

 

Teneke sıkıntısı, büyük şehirlerin iaşesinde de sıkıntılara yol açtı. Örneğin, 1941 yılı başında Trakya’da teneke bulunamadığından peynir üretimi durdu. İstanbul’un yalnızca 15 günlük peynir ihtiyacını karşılayabilecek kadar stok kaldığı tahmin ediliyordu. Daha sonra yaşanacak peynir sıkıntısı nedeniyle fiyatların fazla yükselmesi ihtimali üzerine Fiat Murakebe Komisyonu, toptan ve perakende beyaz peynir fiyatlarına 5 kuruş zam yapma kararı aldı.¹

 

1941 yılı Mayıs ayına gelindiğinde, teneke yokluğundan gazozcular kullanılmış gazoz kapaklarını toplayarak tekrar kullanmaya başlamışlar ve durumu İstanbul Belediyesi’ne bildirmişlerdi. Belediye ise yeterli teneke verildiğini söyleyerek kullanılmış kapak kullanımını yasakladı. 1941 yılında teneke ithalatının tek elden yapılmasının daha faydalı olacağı düşünülerek, bu iş Petrol Ofisi’ne verildi. İthal edilen eşyanın satış kurallarında yapılan değişiklikle, eskiden yarısı Petrol Ofisi emrine alınan bütün manifatura, yünlü mensucat, demir ve çelik, sac ve tel, kâğıt ve kartonun satışı serbest bırakılırken, ham kauçuk, kalay, teneke ve otomobil lastiğinin yalnızca Petrol Ofisi tarafından dağıtılmasına karar verildi.²

 

Daha önce ithal edilen tenekeler doğrudan konserve fabrikalarına, peynircilere ve turşuculara verilir, peynir ve turşucuların kendi teneke kutu tesisleri olmadığı için aldıkları tenekeleri ya kutuculara satar ya da fason kutu yaptırırlardı. Ticaret Bakanlığı bu sistemi değiştirerek, Petrol Ofisi aracılığıyla kutu fabrikalarına, ihtiyacları nispetinde teneke dağıtmaya başladı.³ Bu yöntem 1945 yılına kadar kullanıldıysa da, bu tarihte eski sisteme dönülerek teneke dağıtımının Ticaret Ofisi ve Vilayet Dağıtım Heyeti eliyle yine doğrudan konserveci, yoğurtçu, peynirci ve yağcılara yapılmasına başlandı. Tahsislerin doğru şekilde yapılabilmesi için firmalardan, tek tek üretim hacimleri ve ihtiyaç miktarlarını bildirmeleri istendi.⁴

 

1 “Beyaz Peynire 5 Kuruş Zam,” Cumhuriyet (5 Şubat 1941).
2 “İthalât Eşyası Serbest Satılacak,” Cumhuriyet (9 Ekim 1942).
3 “Teneke Tevziatı,” Cumhuriyet (13 Mayıs 1941).
4 “İstanbul Vilâyeti Dağıtma Heyetinden,” Cumhuriyet (23 Nisan 1945).

 

dik_foto

 

1942 yılında 18 kiloluk dörtköşe kutu bulunamadığı için İtalya’nın zeytinyağı alma istediğine ancak, İtalya’dan getirilen teneke kutuların doldurulduktan sonra geri gönderilmesi yoluyla cevap verilebildi. Nisan ayında ise hükümet, küçük kutu yapımında daha fazla teneke kullanıldığı için küçük kutu üretimini yasakladı. Petrol ürünlerinin ambalajı olarak kullanılan kutuların da kurşunla kaplanmış saclardan yapılması kararlaştırıldı. O günlerde kullanılmış teneke kutular tekrar toplanıp değerlendirildiğinden, bu durumu dikkate alan hükümet kutu üreticilerini ikaz ederek, petrol ürünlerinin konduğu kurşun kaplı saçtan yapılmış kutuların gıda sanayinde kullanılmamasını istedi.

 

Teneke, yıllarca tevzie tabi tutuldu. Bu nedenle de teneke kullanan sanayiler faaliyetlerini her dönemde, devletin iki dudağının arasında sürdürmek zorunda kaldılar. Bu durum, teneke kutu sanayisinin büyümesinin önündeki en büyük engellerden biri oldu. Firmalar hep tahsis alma zorunda kaldıklarından, zaman zaman farklı isimle iki firma halinde çalıştılar. Savaşın ardından birçok maddenin tersine teneke ithalatı serbest bırakılmadı. Piyasada zaman zaman bu sınırlandırılmanın kaldırılacağına dair söylentiler çıktıysa da bunların arkası gelmedi. Örneğin 1946 yılında, teneke stoklarının kabarması ve yolda yeni siparişlerin bulunması nedeniyle piyasada teneke satışının serbest bırakılacağına dair ciddi bir beklenti doğdu. Fakat Ticaret Bakanlığı’nın, ithalatçıların elinde bulunan bir miktar tenekenin daha Ticaret Ofisi’ne devri için emir vermesiyle ümitler bir kez daha söndü.¹

 

Demir ve maden sanayicileri, sorunlarını aktarmak ve kalay, teneke, kauçuk gibi tevzie tabi malların serbest olarak piyasaya verilmesini talep etmek üzere 1946 Ağustos’unda, yeni kurulan Recep Peker Hükümeti’nin Ekonomi Bakanı Tahsin Bekir Balta’ya bir heyet göndermeye karar verdiler.² Fakat bu çabalar teneke ithalatının tamamen serbest bırakılmasına yeterli olmadı. Devletin teneke ithalatını ve dağıtımını kontrolü altında tutmasının yarattığı problemler, bir sanayicinin 1947 Mart’ında ünlü gazeteci Burhan Felek’e gönderdiği sitem dolu bir mektupta şöyle dile getiriliyordu:

 

Birçok yazılarınızda tereyağının, peynirin ve sadeyağın pahalı satıldığından acı acı şikâyet ediyor ve bizlerden hesap sorulmasını istiyorsunuz; halbuki bir defa olsun bu fiyat fazlalıklarının sebebini alakadarlardan sormak zahmetinde bulunmadınız. Bendeniz ise, Ticaret Ofisi’nin bir teneke satışı vesilesiyle bunları kısmen izah edeceğim:

 

Tenekeyi iki-üç seneden beri büyük zorluklarla tedarik ediyoruz. Vilayet Tevzi Bürosu’na müracaat ediyor, ihtiyacımızın ancak onda birini alabiliyorduk. Bu sene gene müracaat ettik. Aldığımız cevapta, “Vilayet emrinde tevzie tabi teneke yoktur” dendi. İhtiyacımız çok olduğu için karaborsaya müracaat zaruretinde kaldık. Bu sırada gazetelerde Ticaret Ofisi’nin bir teneke ilanını okuduk. 19 Şubat 1947 tarihinde 670 adet mamul tenekenin müzayedesine iştirak ettik. Fiyatı iki liradan açıldı. Bir de baktık ki mütemadiyen yükseliyor. Nihayet 510 kuruşta, tanımadığım birinin üstünde kaldı.

 

Bir taraftan Vilayet Tevzi Bürosu teneke yoktur derken, öte taraftan Ticaret Ofisi karaborsadan daha pahalı fiyatla teneke satıyor. Tevzie tabi olarak verilmiş tenekeyi bir tüccar normal kârından fazlaya satsa, hakkında takibat yapılır.

 

Halbuki bu 510 kuruşa satılan tenekeler, Ticaret Ofisi’ne 160 kuruşa mal olmuştur. Bu kadar fahiş kâr, vurgunculuk mevzuu olmaz mı?³

 

Devletin kontrolünde olan tenekenin bu kadar pahalıya satılması, sanayicileri zor durumda bırakıyor ve rekabet gücünü kısıtlıyordu. Örneğin 1947 Ağustos’unda ithal edilen 90 ton teneke, kilosu 240 kuruştan satışa çıkarılınca talep olmamıştı. Üreticiler, son dönemde gelen ithal malların genel olarak fazla pahalı olmasından şikâyetçiydi.⁴ Tenekenin pahalılığı, tüketim ve gıda maddelerinin de zamlanmasına yol açıyor ve enflasyonu körüklüyordu. Teneke fiyatı, ithalat yapıldığında geçici olarak düşüyor, fakat ardından hemen yükseliyordu.⁵

 

Bu kısırdöngü, 1947 yılında kullanılmış kutu ithaline müsaade edilmesiyle kısmen aşıldı. 1950 yılına kadar teneke, hem tüccarlar hem de Ticaret Ofisi tarafından ithal edildi. Örneğin, 1947 Ağustos’unda Amerika’dan ithal edilecek 800 ton tenekenin yarısını Ticaret Ofisi, diğer yarısını ise tüccarlar getirtti.⁶ İkinci Dünya Savaşı’na kadar genelde teneke Avrupa’dan ithal edilirken, savaş sırasında ve sonrasında ithalat Amerika’ya kaymaya başladı.

 

1 “Teneke Satışı Serbest Bırakılmıyor,” Cumhuriyet (1 Mayıs 1946).
2 “Yeni Hükümet Esaslı İcraatına Başlıyor,” Cumhuriyet (31 Ağustos 1946).
3 Burhan Felek, “Hadiselerin Arasında Felek,” Cumhuriyet (4 Mart 1947).
4 “Bir Boş Teneke 240 Kuruş,” Cumhuriyet (11 Ağustos 1947).
5 “Teneke Fiyatı Düştü,” Cumhuriyet (11 Eylül 1947).
6 “800 Ton Teneke Sipariş Edildi,” Cumhuriyet (12 Ağustos 1947).

 

Marshall Yardımı sırasında Amerika başlıca tedarikçi durumuna geldi. Yıllarca hammadde tedarikinde büyük sorunlar yaşayan teneke ambalaj sanayisi savaştan sonra birkaç yıl rahat nefes aldıysa da, 1951 yılı sonlarına doğru Amerika’da başlayan grevler nedeniyle yeniden sıkıntıya düştü. Bisküvicilere teneke tahsisi verilmediği ve yoğurtçuların piyasadaki teneke darlığı yüzünden Ticaret Bakanlığı’na müracaat ettikleri bu dönemde, çeşitli bölgelere akaryakıt gönderilmesinde de sıkıntılar yaşandı. Bu darboğazı gidermek amacıyla, Devlet Bakanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu’nun Almanya seyahatinde vardığı anlaşmayla, Almanya’dan 3.000 ton teneke ithal edildi.¹ Getirilen tenekenin tevziinden sonra, daha önceden 165 kuruşa kadar müşteri bulan teneke, piyasada 130 kuruşa kadar düştü. Diğer yandan Tariş, hem kendi ihtiyacı hem de piyasanın ihtiyacı için 2.000 ton levha teneke ithal etti.²

 

1940’lı yılların başında Türkiye’nin teneke ihtiyacı 2.000 ton civarındayken, 1940’lı yılların sonuna doğru önce 4.500 tona, 1950’li yılların başında ise 8.000 ton seviyelerine çıktı.³ 1950 yılında Ticaret Ofisi tasfiye edilerek, teneke ithalatı serbest bırakıldı. Liberasyondan yararlanan ithalatçılır, Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinden teneke ithal etmeye başladılar. Bu dönemde teneke fiyatları 140-160 kuruş aralığında değişiyordu. Amerika’dan ithal edilen tenekenin kilosu 90 kuruşa mal oluyordu.⁴

 

1952-55 yılları arasında büyük bir teneke sıkıntısı yaşanmadı. 1954 yılında ithalata yeni bir düzenleme getirilerek, tenekeyi ithal hakkının bu malzemeyi en ucuza getirecek olan tüccarlara verilmesine kararlaştırıldı. Fakat 1955 yılı başında tekrar teneke sıkıntısı baş gösterip, özellikle süt ve süt ürünleri tesislerinin teneke ihtiyacının artması  üzerine, Ticaret Vekâleti bir yandan teneke ithalini yeniden serbest bırakırken, bir yandan da teneke fiyatlarının artmasını engellemek için kâr hadlerini belirledi. Bu dönemde piyasada yaşanan teneke sıkıntısı nedeniyle daha evvel 90 kuruşa alınan yoğurt karavanaları 150 kuruşa, 110 kuruş olan beyaz peynir tenekeleri ise 290-300 kuruşa çıktı. İhtiyaç sahipleri, tenekelerini lehimlemek için 40 kuruştan lehim arıyorlardı.⁵ Aynı dönemde, Sanayi Odası’nın
kolaylıkla tahsis verdiği peynirciler, kendilerine tahsis edilen tenekeyi genelde İstanbul’daki kutu üreticilerine
satıyorlardı.

 

1950 – Konserve kutusu ve karpitle yapılan füzeler⁶

 

İlkokul yıllarında, en etkili ve tehlikelerle dolu oyunlarımızdan birisi, teneke konserve kutularını gökyüzüne
uçuruveren karpit füzeleriydi. Nereden çıktıysa, o yıllarda sanayide özellikle madeni kaynak işlerinde kullanılan karpit, çocuklar arasından bambaşka bir amaçla kullanılıyordu.

 

Önce bir ucu kesilip çıkarılmış bir konserve kutusunu toprağa yarı yarıya gömecek kadar bir çukur açıyorduk. Konserve kutusunun kesilmemiş olan üst tarafınıda bir çiviyle delmek gerekirdi. Sonra çukura su doldurup içine bir parça karpit konulurdu, böylece kimyasal işlem başlardı. Konserve kutusu da bu gazın dışarı çıkmasını önlemek için üzerine kapak biçiminde oturtulurdu. Böylece roketimiz patlamaya hazır oluyordu. Yapılacak tek iş, uzun bir sopanın ucuna bağlanmış bir parça kâğıdı tutuşturup, kutunun üzerindeki deliğe dokundurmaktı. İçeride sıkışan karpit gazı, bu delikten çıkan gaz yüzünden büyük bir gümbürtüyle patlar ve teneke kutu etrafa çamurlar sıçratarak metrelerce yükseğe fırlardı. Tabii işin biraz da riski vardı. En azından, patlamayla birlikte çevreye yayılan çamurlu su üstümüzü başımızı da batırırdı. Ama olsun. Kendi ölçülerimize göre artık bir roket yapabiliyorduk. Böyle büyük bir patlayıcı gücü kullanmanın heyecanıyla, geceleri uykumda bile, gittikçe daha büyük roketler yapmanın rüyalarını gördüğümü hatırlarım.

 

Bu karpit denilen şeyle belki bir uçak bile uçurulabileceğine inanırdık. Doğrusu müthiş bir şeydi şu teknoloji denilen şey!

1 “Piyasada Teneke İhtiyacı,” Cumhuriyet (17 Şubat 1951).
2 “Teneke Piyasası,” Cumhuriyet (2 Mayıs 1951).
3 “Teneke İhtiyacı Çok Artmış,” Cumhuriyet (19 Şubat 1951).
4 Age.
5 “Ambalajlık Teneke Sıkıntısı Bazı Gıdaların Fiyatlarına Tesir Edecek,” Cumhuriyet (19 Şubat 1955).
6 Prof. Önder Küçükerman, 1950’li Yıllarda İzmir ve Güzel Karşıyaka, Karşıyaka Belediyesi (2014)

 

Köşe yazarı Vâlâ Nureddin, kendi bakkalında dikkatini çeken fiyat artışlarından bahsederken, asıl sorumlunun teneke fiyatındaki artış olduğuna dikkat çekiyor ve örneğin gaza zam gelmediği halde, gaz fiyatının 690 kuruştan 700 kuruşa çıktığını söylüyordu.¹  Bu dönemde hükümetin sert tedbirler almasına rağmen karaborsacılığı önlemek mümkün olmadı. Karaborsacıların depolarına yapılan baskınlarda tenekenin yanı sıra büyük miktarlarda yapı malzemesi, gaz, benzin, çivi ve kahve gibi maddeler de ele geçiriliyordu. Anadolu’ya tahsis edilen tenekeleri yerlerine ulaştırmak yerine karaborsada yüksek fiyatla satan iki firma, Ticaret Vekâleti müfettişleri tarafından yakalanmış ve bu firmaların ithalat lisansı iptal edilmişti.²

 

1955 Şubat’ında, teneke sıkıntısının topyekûn giderilebilmesi amacıyla, ülkenin bir yıllık ihtiyacını karşılayacak şekilde Amerika’dan teneke ithal edilmesi için tahsisat ayrıldı.³ İlerleyen aylarda ayrıca, ABD’nin Türkiye’ye verdiği 30 milyon dolarlık FOA (Foreign Operations Administration-Amerika’nın Yabancı Ülkelere Yardım Fonu) kredisinin bir kısmı da teneke ithali için kullanıldı. Bu çerçevede İstanbul Yaş Meyve ve Sebze Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, yoğurt ve helva imalathanelerinin ihtiyacını da kapsayacak şekilde, Amerika’dan 500 bin dolarlık teneke ithal etti. Tariş, zeytinyağı üreticilerinin kutu ihtiyacını karşılamak üzere FOA kredisi kapsamında 500 bin dolarlık teneke alımı yaparken, Petrol Ofisi de 2 milyon dolarlık teneke siparişi verdi. Petrol Ofisi, siparişinin 1,5 milyon dolarlık kısmını piyasa ihtiyaçlarına ayırmıştı.⁴

 

Alınan tüm bu önlemlere rağmen teneke darlığının tam olarak giderilmesi mümkün olmadı. Gazozcular, Sucular ve Meşrubatçılar Derneği’nin 1 Mart 1956 tarihinde yapılan yıllık kongresinde okunan faaliyet raporunda, tevzie tabi mallardan kapsül, levha teneke ve alüminyum yokluğu nedeniyle pek çok işkolunun tatil edilmek üzere olduğu belirtiliyordu.⁵ Nitekim Shell Company of Turkey Limited şirketinin bünyesindeki Beykoz Teneke Fabrikası, teneke yokluğu nedeniyle 14 Ekim 1956 tarihinde işçilerini çıkartacak ve yaklaşık 6 ay kapalı kalacaktı.⁶

 

1 “Allo! Allo! Murakıblar,” Cumhuriyet (12 Temmuz 1955).
2 “Karaborsacılık Yapan Dört Firma Meydana Çıkarıldı,” Milliyet (23 Nisan 1955).
3 “Teneke İthali İçin Tahsis Yapıldı,” Cumhuriyet (23 Şubat 1955).
4 “FOA Kredisinden Mal İthali Sıkı Kayıtlara Bağlanıyor,” Milliyet (21 Ağustos 1955).
5 “Meşrubatçılar Derneğinin Kongresi,” Cumhuriyet (2 Mart 1956).
6 “The Shell Company of Turkey Limited Şirketinin Beykoz Teneke Fabrikası İşçilerine,” Milliyet (9 Mart 1957).

 

İşlerini yürütmek için gerekli en temel malzemeleri bile bulmakta güçlük çeken teneke ambalaj sanayicileri, seslerini daha fazla duyurabilmek amacıyla 1956 yılında bir birlik kurmak üzere çalışmaya başladılar. Bu çabanın sonucunda “Mahdud Mesuliyetli İstanbul Teneke Sanayicileri Yapı Kooperatifi”, 1957 Haziran ayında, Asmaaltı Tahmis Kalçın Sokak No.26 İstanbul adresinde faaliyete başladı. İlk dönemde kooperatifin muhasebe defterlerini Kartal Teneke’den Marsel Beceren tutuyordu.

 

1957 yılında Uluslararası İşbirliği Teşkilatı (ICA) yardımı çerçevesinde teneke ithalatına devam edildi. 816 bin dolar tutarındaki bu tenekeler, Petrol Ofisi Umum Müdürlüğü tarafından ithal edildi.

 

İşadamları ithalat sisteminden şikayetçi¹

 

1956 yılında sanayiciler, ithal edilen birçok malın piyasadan çekilmesinden dolayı büyük sıkıntı yaşamaktaydı. Çok temel sanayi girdilerinin temin edilememesine karşın zaman zaman piyasada lüks ve gereksiz maddelerin bulunması, sanayicilere göre ithalat ve ihracat sisteminin yanlış işletilmesinden ileri geliyordu. Balıkpazarı Toptancılar Derneği Başkanı, İstanbul Ticaret Odası İdare Heyeti Üyesi ve tanınmış zeytinyağı ve sabun taciri Ahmet Güre, sanayiyi çalışamaz hale getiren teneke yokluğunun olumsuz sonuçlarını şöyle açıklıyordu:

 

Türlü maddelerin yok olduğunu hissediyoruz. Ambalaj maddeleri olarak teneke yok, sabun imalatı için sud kostik yok, zeytin mahsulünün kalitesine tesir eden suni gübre yok, zeytin ve sabun için lüzumlu çuval yok, zeytinyağı fabrikalarının en mühim yardım maddesi olan tasir torbaları yok. Velhasıl yok, yok!…
Halbuki bunların tedariki hem ucuzdur, hem de şarttır…

 

İthalat, ihracat ve dahili ticarette görülen bu aksaklıkların, ekonomik ve sosyal alanlarda çeşitli tepkileri görülmektedir:
1. Devlet hazinesi vergiden mahrum kalmaktadır.
2. Döviz kazancımız artacak yerde azalmaktadır.
3. Hususi sermaye, yani milli servetin mühim bir kısmı donmakta veya sıfıra inmektedir.
4. Randıman düşmektedir.
5. Fiyatlar fırlamaktadır.
6. İşsizlik artmaktadır.
7. Hususi teşebbüsün ana prensipleri olan cesaret ve itimat mefhumları kaybolmakta veya sarsılmaktadır.
8. Karaborsa gitgide kuvvetlenmektedir.
9. Tüketici vatandaşlar, yani memleket nüfusunun yüzde doksanı hem muhtaç oldukları çeşitli maddelerin tedarikinde müşkülat çekmekte, hem de hayat pahalılığının tesirlerini gitgide daha fazla hissetmektedirler.
10. Devlet ve hükümet otoritesi maalesef sarsılmaktadır.

Ayrıca Et ve Balık Kurumu, piyasanın ihtiyacı için Amerika’dan teneke getirdi. ICA 1957 yılında, aralarında tenekenin de bulunduğu, 13,8 milyon dolar tutarında 29 çeşit maddenin Türkiye’ye satılmasına yetki verdi.² Tüm bunlara rağmen döviz sıkıntısı nedeniyle teneke sıkıntısı yıllarca devam etti. 1960 yılında bir kez daha ICA kanalıyla teneke ithal edildiyse de, aynı yıl Amerika’da çelik fabrikalarında başlayan grev nedeniyle bu kez dünyada teneke sıkıntısı başladı. Fiyatlar hızla artarken, teneke teslim süresi de 6 aya çıktı. ABD’nin ödeme bilançosu açıkları nedeniyle ICA yardımları 1961 yılında 19 ülke ile sınırlandırıldı. ICA, Türkiye’ye yılda 85-100 milyon dolar yardım yapıyordu. ICA fonları ile finanse edilecek maddeler arasında olan teneke için 2.750.000 ABD doları ayrılmıştı.³

 

Teneke sıkıntısı, 1960’lı yılların sonuna kadar teneke ambalaj sektörünün en büyük sorunu olmayı sürdürmüştür. Yapılan ithalat talebin ancak yüzde 25’ini karşılayabildiğinden, teneke kutu üreticileri mesleklerini geliştirmekten çok, teneke tedarik etmenin peşinde koşmak zorunda kalmışlardır. Tenekeyi en iyi şekilde değerlendirmek için başvurulan yöntemlerden biri de, kullanılmış kutuları yeniden üretime sokmak olmuştur. Bugün ambalaj malzemelerinin geri dönüşümünü sağlamak için türlü tedbirler alınırken, 1970’li yıllara kadar Türkiye’de kullanılmış kutuların neredeyse tamamına yakını toplanıyor ve bu kutular temizlenerek, bazı kısımları değiştirilerek tekrar kullanılıyordu. Bunun için teneke kutuların üstleri kesilip ve yeni çember ve kapak monte ediliyordu. Bu şekilde yeniden kazanılan kutular genellikle boya ambalajı olarak kullanılıyordu.

 

1 Şahab Balcıoğlu, “(Yok)lar ve (Var)lar Yazı Dizisi: İşadamları İthal ve İhraç Sistemimizden Şikâyetçi,” Cumhuriyet (18 Şubat 1956).
2 “Amerika’nın Türkiye’ye Yardımı,” Cumhuriyet (14 Nisan 1958).
3 “19 Memleketten İthal Edilebilecek Malların Listesi Açıklandı,” Cumhuriyet (7 Şubat 1961).

 

Kalay yok, Kurşun yok, Teneke Yok¹

 

O dönem hammadde yokluğu müthişti! Teneke yoktu. Bazen devlet yapıyordu. İthalat da yapılıyordu. Aynı yıllarda babam Sanayi Odası Meclisi’ne seçildi. Bir kooperatif kurdu, muhasebesini ben üstüme aldım. Hemen atölyenin karşısında bir yazıhane tuttuk. Sınırlı Sorumlu Teneke Sanayicileri Kooperatifi oldu adı da. Sanayi Odası vasıtasıyla teneke tevziatı yapıyorduk. Hiçbiri memnun değildi aldığı üründen. Sonra ne yapıldı? İlave firmalar kuruldu ki fazla alsınlar. Biz de birkaç makineyi, yan sokaktaki 27 Numara’ya taşıdık. Benim de babam bir tane ilave firma kurdu. Çalışıyorduk ama teneke yok! Millet ne yapıyordu biliyor musunuz? 16 kiloluk gaz tenekeleri vardı, petrol şirketleri kullanırdı. O tenekeleri kullanıldıktan sonra hurdacılar toplayıp ezer ve biriktirip satardı. Onları alırdık. Açıp temizlerdik ve kutu yapmaya çalışırdık. İkincisi, kullanılmış konserve kutularını alırdık. Temizleyip, açılmış kapağını yandan kesip kenar açardık, bir halka geçirip boya kutusu yapardık. Kalay yok, kurşun yok, teneke yok… Tenekeyi ancak tahsisten alacaksınız, bunlara halka yapacaksınız, kapak yapacaksınız.

 

Bu kadar zor temin edilen tenekenin atıkları da ziyan edilmiyor ve üretim sırasında çıkan kırpıntılar plastik düğme sanayisi gelişmeden, plastik kasalar yapılmadan önce– düğme fabrikalarına ve tahta kasa imalatçılarına satılıyordu. Daha sonraları, teneke kırpıntılar bakır üretiminde de kullanılmaya başlandı. Bakır işletmelerinde, toprak sathına çıkan bakır sülfatlı sular bir havuzda toplanıyor ve teneke kırpıntıları bu havuza atılarak bakır iyonlarının tenekeler üzerinde birikip toplanması sağlanıyordu.²

 

Türkiye’de teneke tedariki açısından dönüm noktası, Erdemir Demir Çelik Fabrikası’nın faaliyete geçmesi olmuştur. Özel bir kanunla kurulmuş bir kamu kuruluşu olan Ereğli Demir Çelik’in üretime başlamasından sonra teneke ithalatı 1969 yılı Temmuz ayında yasaklanmıştır.

 

1 Marsel Beceren ile 12 Aralık 2012 tarihinde yapılan görüşme.
2 Türkiye’de Konserve Sanayii, Ankara: Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği (1957), s. 20.

 

prev book next