Teneke Müzesi | Türk Teneke Ambalaj Tarihçesi | Teneke kutuda Amerikan Evresi
15757
page,page-id-15757,page-template-default,ajax_fade,page_not_loaded,,vertical_menu_enabled,paspartu_enabled,paspartu_on_top_fixed,paspartu_on_bottom_fixed,vertical_menu_inside_paspartu,side_area_uncovered_from_content,qode-theme-ver-7.4,wpb-js-composer js-comp-ver-4.5.2,vc_responsive
 

Teneke kutuda Amerikan Evresi

 

Teneke kutu tarihindeki üçüncü ve son fazın “Amerikan Evresi” olarak adlandırılmasının tek nedeni ambalaj sektöründe bu ülkenin ulaştığı teknolojik üstünlük değil, aynı zamanda Amerikan pazarının ulaştığı büyüklüktü. Gerçekten de paketlenmiş gıda tüketiminin Amerikan hayat tarzına uygunluğu, her türlü teneke ambalajın bu ülkede büyük bir talep görmesini sağladı. Eskiden küçük dükkânlardan yapılan günlük alışveriş modelinin yerini büyük marketlerin ve toplu alışveriş modelinin almaya başlamasıyla, gıdaların ve ihtiyaç maddelerinin ambalaja girmesi de kaçınılmaz olmuştu. Yoğun kent yaşamında yemek pişirmeye ayrılan süre giderek kısalırken, hazır gıdaların mutfaktaki ağırlığı giderek artmıştı. Artık insanlar, mutfakta uzun süre geçirmeye gerek kalmadan da zengin sofralar hazırlayabiliyorlardı. Çorbadan kahveye, meşrubattan tütüne, peynirden bisküviye kutu içerisinde sunulan ürün çeşidi arttıkça, bu ürünlere olan talep de dağdan aşağı yuvarlanan bir kartopu gibi büyüyerek artıyordu. Tazelik, kalite, uygun fiyat ve hijyen gibi beklentiler de, kutulanmış ürünlerin tercih edilmesine katkı sağlıyordu.

 

Amerika’da teneke ambalaj sektöründe ortaya çıkan en büyük kuruluş, Tin Can Trust” olarak da bilinen American Can Company idi. Şirket, 1901 yılında, güçlerini ve bilgilerini birleştirmeyi amaçlayan çok sayıda kutu üreticisinin girişimiyle kurulmuştu. Bu birleşmeye öncülük eden kişi, 1869’da kardeşiyle birlikte Norton Brothers’ı kuran Edwin Norton’du. Başlangıçta Chicago’da çay ve kahve kutusu yapmak üzere kurulan Norton Brothers, zamanla ülkenin en modern ve en büyük kutu üreticisi haline gelmişti. Bu şirketi de içine alan American Can Company, toplam 60 şirket ve 123 üretim tesisinin bir araya gelmesiyle kurulmuştu ve büyük teneke üreticileri tarafından da destekleniyordu. 1930’lu yıllara gelindiğinde şirket, dünyadaki her 100 kutudan 48 tanesini yapacak büyüklüğe ulaşmıştı.¹

 

1 “American Can Company,” Historic American Buildings Survey, Washington, D.C.

 

Amerika’da teneke kutu sektörüne damgasını vuran ikinci büyük girişim ise, Edwin Norton’un American Can Company’den ayrılarak T.G. Cranwel ile birlikte 1904 yılında kurduğu Continental Can Company (CCC) idi. Şirket kurulduktan sonra, henüz bağımsız olan United Machinery Company gibi şirketleri satın alarak hızla büyüdü. 1934 yılına ulaşıldığında, 38 işletmesiyle o da rakibi American Can Company gibi dev bir ölçeğe ulaşmıştı. İki şirket, ABD’de yılda üretilen 10 milyon kutunun üçte ikisini tek başlarına karşılıyorlardı.

 

amerika-evresi-1

Pennsylvania eyaletindeki Vandergrift kentinde faaliyet gösteren
American Sheet and Tin Plate şirketi çalışanları (1913).

 

amerika-evresi-2

American Sheet and Tin Plate fabrikasının içinden bir görünüm (1913).

 

Tenekenin elektrolitik kaplamayla üretilmeye, dolayısıyla daha ucuza mal edilmeye başladığı 1930’lu yıllar, ABD’de teneke kutu sektörünün olağanüstü tırmanışına sahne oldu. Bu dönemde teneke ambalaj, standart bir Amerikan ailesinin günlük tüketiminin en vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi. 1937 tarihinde yayımlanan bir makaleye göre, ABD’deki yıllık teneke kutu üretimiyle ayın yüzeyini dahi kaplamak mümkündü. Yine aynı makaleye göre bir yılda üretilen teneke kutuları 30 cm genişliğinde bir şerit haline getirmek mümkün olsaydı, bu şerit dünyayı 14 kez dönebilirdi. Söz konusu makaleye göre ülkede yılda 8-9 milyar arasında kutu üretiliyor ve bu kutular daha çok meyve, sebze, et, balık, bira, boya, yağ, şekerleme, peynir ve tütün saklamak için kullanılıyordu.¹

 

Amerika’yı saran bu tüketim alışkanlığı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan yardımlar yoluyla Avrupa’ya da sıçradı. Altı yıllık savaş, Avrupa’nın ekonomik kaynaklarını tüketmiş ve bütün ülkelerde ağır tahribat yaratmıştı. Savaş nedeniyle tarımsal üretim gerilemiş, üstelik tahrip olan ulaşım altyapısı nedeniyle gıda maddelerinin dağıtımında da ciddi problemler ortaya çıkmıştı. Bu nedenle ABD, savaştan sonra Batı Avrupa ülkelerinin ekonomik durumunu düzeltmek amacıyla Marshall Planı adıyla bir yardım programı geliştirdi. Bu plan esas olarak savaş sırasında zarar gören Avrupa ülkelerinin yeniden imarını içeriyorsa da, zorunlu olarak gıda yardımlarına da önemli bir bütçe ayrılmıştı. 1948-1951 yılları arasında sürdürülen Marshall Planı sayesinde süt tozundan bebek mamasına, reçelden püreye kadar Amerikan ürünleri tüm Avrupa’yı sarmış, teneke kutular içerisinde ulaşan Amerikan yardım ürünleri savaş mağduru kitleler için bir umut ışığı olmuştu.

 

amerika-evresi-3

Amerika’nın ve dünyanın en büyük teneke kutu üreticilerinden Continental Can Company çalışanları (1930).

 

Amerikan hayat tarzına duyulan özlemin de etkisiyle teneke ambalaj artık modern yaşamın, bolluğun ve refahın sembolüydü. American Can Company’nin 1956 yılında hazırladığı bir tanıtım filminde sunucu şöyle diyordu: “Evet, bu kutular çok tanıdık, çünkü onlar bizim yaşam tarzımızın bir parçası; bizim yaşantımızın temel, vazgeçilmez bir unsuru.” Konserve kutu nasıl 19. yüzyılda Avrupa için askeri gücünü dünyaya kabul ettirmenin ve kolonileşmenin bir aracı olduysa, 20. yüzyılda da kapitalizmin bir simgesi ve ABD’nin ekonomik üstünlüğüne hizmet eden bir araç olmuştu.² Sonraki yıllarda ünlü ressam Andy Warhol’un Campbell konserve kutularından tasarladığı Amerikan bayrağı, belki de bu gerçeğin en açık yansımasıydı.

 

1 “1 Nelson H. Budd, “Romance of the Tin Can,” Modern Mechanix, Şubat 1937, s. 72.
2 Selçuk Balamir, “Ever More and More”: Revisiting the Tin Can, Amsterdam: 2011, s. 11.

Teneke kutu ve sanat ilişkisi

 

Teneke kutu teknolojisindeki ilerlemelerin paralelinde, ambalajın albenisini artırmaya yönelik çabalarda da hızlı bir gelişim sürecinden söz edilebilir. Kutuların üzerine yapıştırılan ilk kâğıt etiketler 1880’li yıllarda, gelişen ekonomik ilişkiler içerisinde kimlik belirleme ihtiyacının giderek artması sonucunda ortaya çıktı. Etiketlerin ilk uygulama alanı, hastaların doğru bir şekilde bilgilendirilmesinin büyük önem taşıdığı ilaç kutularıydı. İlk dönem etiketlerini kutuya ya da şişeye yapıştırmak için pullardakine benzer, ıslatılınca yapışkanlık kazanan bir tutkal kullanılıyordu. Etiketlerin baskısında taş baskı (litografi) tekniği kullanılıyordu. Bu teknik, kireçtaşı üzerine yağlı mürekkeple çizilmiş şekil ve yazıların kâğıda aktarılmasıyla basit renkli baskılar yapılmasına olanak tanıyordu.

 

Rekabet arttıkça, etiketlerin üretici bilgilerini aktaran fonksiyonunun yanı sıra, müşterileri cezbedecek özelliklere sahip olmasının da önemi ortaya çıktı. İlk etiket tasarımlarında yazıdan çok resimler öne çıkıyordu. Bağ bahçe, meyve, sebze ve hayvan görüntüleri, aile portreleri ve ürüne yönelik simgeler, ilk etiketlerde en çok rastlanan unsurlardı.

 

Etiket sanayisindeki en önemli gelişme, 1930’larda R. Stanton Avery tarafından kendinden yapışkanlı etiketlerin bulunmasıydı. Bu etiketler, yapışkanlı kısmı örten bir kâğıtla birlikte geliyor ve bu kâğıdın sıyrılmasıyla arzu edilen yüzeye kolayca yapıştırılıyordu. Bu gelişmeyle birlikte etiket tasarımlarında da bir değişim yaşandı ve büyük resimler yerini daha fazla yazı almaya başladı. Bunun bir nedeni, Büyük Buhran’dan sonra müşterilerin aldıkları ürünün özelliklerine daha fazla önem vermeye başlamaları ve hükümet regülasyonlarının artmasıydı.

 

1950’lerden sonra etiket teknolojisindeki en önemli gelişme, toksik etkisi olan anilin bazlı boyaların Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından yasaklanması ve her türlü esnek malzemenin üzerine baskı yapabilen fleksografi tekniğinin geliştirilmesiydi. Bu dönemde ambalaj etiketlerinde öne çıkan eğilim, görsel unsurlardan ziyade ürünün market raflarında daha kolay bulunmasını sağlayacak şekilde düz bir zemin üzerinde markanın kalın harflerle yazılmasıydı. Markaların ve cesur tasarımların öne çıktığı 1960’lar, birçoklarına göre reklamcılığın da altın çağıydı.

 

Konserve kutularının Andy Warhol’un tasarımlarında bir sanat objesine dönüşmesi de bu yıllarda oldu. Warhol’un 1962 yılında Los Angeles’ta açtığı sergi, Campbell Soup Company (Campbell Çorba Şirketi) tarafından piyasaya sürülmüş konserve çeşitlerinin resmedildiği 32 tuvalden oluşuyordu. Tuvallerin hepsi de birbirine çok benziyordu ve her birinde kırmızı-beyaz renkli Campbell hazır çorba konservelerinin gerçekçi bir tasviri bulunuyordu. Tuvaller, sanki bir marketteymiş gibi, tek sıra halinde ve raf benzeri dar çıkıntılar üzerinde sergilenmişti. Warhol’un bir seri üretim nesnesi olan konserveyi resmine konu alması, o yıllarda doğmakta olan popüler kültür temasıyla doğrudan bağlantılıydı. Sonraki yıllarda konserve kutuları resimlerinde kullanmayı sürdüren Andy Warhol, eserleriyle Amerikan pop kültürünün ikonlarından biri olmuştur.

 

amerika-evresi-4

Andy Warhol

 

amerika-evresi-5

Andy Warhol’un 1962 yılında yaptığı Campbell’s Soup Cans (Campbell’in Çorba Konserveleri), pop sanat akımının öncüsü olan eserlerden biridir.

 prev     book     next