Kalayla Demirin Buluşması
Tenekenin geleneksel kaplama malzemesi olan kalayın, tarihteki kullanımı Bronz Çağı’nın başlarına, MÖ yaklaşık 3000’lere kadar uzanır. Tunç yapmak için bir alaşım maddesi olarak ilk kez Mezopotamya, İran ve Çin’de kullanılan kalaydan, gelişmiş bir maden endüstrisine sahip olan Anadolu’da da MÖ 3000-1200 yılları arasında geniş şekilde yararlanılmıştır. Tunçtan yapılmış silah, alet ve süs eşyalarının Bronz Çağı’na ait en güzel örnekleri, Alacahöyük (Çorum-Sungurlu) ile Horoztepe’de (Tokat-Erbaa) bulunmuştur.
Bronz Çağı’na ait bir fibula. Günümüzdeki çengelli iğneler gibi giysileri tutturmak için kullanılan fibulalar, aynı zamanda antik çağın vazgeçilmez süs eşyalarından biriydi.
Kalay, özellikle “Asur Ticaret Kolonileri Çağı” olarak adlandırılan MÖ 1950-1750 yılları arasında, Mezopotamya ile Anadolu arasındaki en önemli ticaret mallarından biriydi. Asurlu tüccarlar kervanlarla Mezopotamya’dan kumaş, parfüm ve süs eşyalarının yanı sıra Anadolu’daki maden endüstrisinin ihtiyacı olan kalay çubuklarını da taşıyorlar ve kentlerin hemen yakınında kurulan “karum” adlı pazarlarda bunları satıyorlardı. Kayseri-Kültepe’de yapılan kazılar sırasında bulunan Asur dilinde yazılmış çivi yazılı belgeler, kalayın Anadolu’ya girişini kanıtlayan en önemli kanıtlardır. Asurlu tüccarların getirdiği kalay, Anadolu’daki başka değerli madenlerle takas ediliyordu. Kalay, o dönemde “anakum” olarak adlandırılıyordu.¹
Bronz Çağı’nı, MÖ 1200’lü yıllardan itibaren, artık alet ve silah yapımında esas malzeme olarak demirin kullanılmaya başladığı yeni bir çağ izledi. Demir bu tarihlerden önce de biliniyor ve kullanılıyordu; fakat bakıra göre hem daha pahalı hem de işlenmesi güç bir madendi. Fakat Bronz Çağı’nın son döneminde ticaret için bir geçiş köprüsü konumunda olan Anadolu’da ve Akdeniz çevresinde meydana gelen gelişmeler, daralan ticaret nedeniyle kalay hammaddesinin pazardan çekilmesine yol açtı. İnsanların tunç yerine alternatif metal arayışına giriştiği bu dönemde demirin kullanımı giderek yaygınlaşmaya başladı. MÖ 9. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, artık silah ve aletlerin çoğu demirden yapılıyordu. Demirin giderek daha ucuz ve daha kolay erişilebilir bir maden durumuna gelmesi, insanlık tarihi açısından en önemli gelişmelerden biri oldu. Demirden yapılmış aletler tarım, endüstri ve savaş teknolojilerini tamamen değiştirdiği gibi, insanoğlunun doğaya egemen olmasında çok önemli bir rol oynadı.²
Luristan’da (İran) bulunmuş bronz ok ucu, MÖ 500-1000 (solda)
Erken Bronz Çağı’na ait bronz balta (sağda)
1 Ergun Kaptan, “Türkiye Madencilik Tarihi İçinde Kalayın Önemi ve Kökeni,” Maden Tetkik ve Arama Dergisi, Sayı 95-96, 1980-1981, s. 166.
2 Alpaslan Ceylan, Gülriz Kozbe, vd., “Türkiye Demir Çağı Araştırmaları Üzerine Değerlendirmeler,” TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri, Cilt 9, İstanbul, 2008. ”
Ne var ki demir, kolayca paslanarak bozunan bir materyaldi. Bu noktada, aşınmaya ve korozyona karşı dirençli bir maden olan kalay bir kez daha sahneye çıktı. Kalayın, demir eşyaları paslanmaktan korumak amacıyla bir kaplama malzemesi olarak ilk ne zaman kullanıldığı tam olarak bilinmemektedir. Arkeolojik kazılarda bugüne kadar ele geçirilen en eski kalay kaplı demir eşya İspanya’da bulunmuştur ve yaklaşık MÖ 450 yılına tarihlenmektedir.¹ Demir objelerin kalayla kaplanması sonraki yüzyıllarda, ama esas olarak Ortaçağ’da en yaygın konumuna ulaşmıştır.
Kalayla kaplama işleminin esas amacı, gümüş benzeri parlak bir yüzey elde etmekti. Kalayla kaplanmış yüzeyler kolayca parlatılabiliyor, ayrıca tunçtan yapılmış mutfak eşyalarının kalaylanması, zehirli bakır bileşiklerinin gıdaya karışmasını engelliyordu. Kalay kaplaması, objeyi paslanmaya karşı da koruyordu. Bu, özellikle söz konusu eşya nemli bir ortamda kullanılıyor ya da sıvıya maruz kalıyorsa daha da önem kazanıyordu. Örneğin antik çağda dinsel tören ritüellerinden biri olan libasyon² sırasında kullanılan kutsal kap için kalaylama işlemi sadece bir görsellik meselesi değil, aynı zamanda kabın oksitlenmemesi için de gerekli bir işlemdi.
İnsanlık tarihinin ilk ansiklopedisi sayılan Doğa Tarihi (Naturalis Historiae) adlı eserin sahibi Romalı doğabilimci Plinius’a (MS 23-79) göre kalaylama işleminin mucidi Galyalılardı. Kalaylama işlemi için temelde iki ana yöntem kullanılıyordu. Sürme kalaylaması (wipe tinning) denilen yöntem, küçük kalay taneciklerinin objenin üzerinde eritilmesi ve fazla kalayın silinmesiyle gerçekleştiriliyordu. Daldırma yönteminde ise, kaplanacak obje basit bir şekilde ergimiş kalayın içine batırılıyordu. Her iki yöntem de çok eskiden beri biliniyor ve uygulanıyordu. Nitekim İskoçya’da bulunan Erken Bronz Çağı’nın sonlarına ait bazı baltaların yüzeyi kalayla kaplanmıştı. Demir Çağı’nda La Tène kültürünün¹ geliştiği MÖ 3. yüzyıl ve devamında da, bronzun kalayla ve demirin de bronzla kaplanması yaygındı. Roma ve erken Hıristiyanlık dönemlerinde, özellikle çan gibi demir eşyalar çoğunlukla bronzla kaplanırdı. Demirin kalayla kaplanması ise daha sonraki dönemlerde, özellikle 10. yüzyıldan itibaren yaygınlaştı.²
1 Eleni Asderaki, Thilo Rehsen ve Zoi Malakasioti, “Bronze-Plated Iron Bowls From Early Iron Age Central Greece,” Proceedings of the 36th International Symposium on Archaeometry, Quebec, 2009, s. 388.
2 Antik çağlarda tanrıların şerefine içki içilmesi ve bu içkinin yere dökülmesi törenine verilen ad.”
Demir eşyaların kalayla kaplanması özellikle Ortaçağ’da gelişmiş bir endüstri haline geldi. Orta Avrupa’da Bohemya ve Saksonya, bu endüstrinin merkezi konumundaydı. 12. yüzyılda yaşamış bir Alman keşiş olan Theophilus, 1122-1123 yıllarında kaleme aldığı ve teknoloji tarihi açısından çok önemli bir belge niteliğinde olan De diversis artibus adlı risalesinde, pek çok teknolojik yeniliğin yanında demir bir eşyanın nasıl kalayla kaplanacağını da tarif ediyordu.